"Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyordu. Bir kadın trenin penceresinden dışarı bakabilir, bu sırada gözüne bir kömür parçası kaçar, ehemmiyet vermeden bunu ovuşturur ve bu mini mini hadise dünyanın en güzel gözlerinden birini kör edebilirdi. Yahut bir kiremit, hafif bir rüzgarla yerinden oynayarak, devrin gıpta ettiği bir kafayı parçalayabilirdi. Göz mü mühim kömür parçası mı, kiremit mi mühim kafa mı, diye düşünmek nasıl aklımıza gelmiyorsa ve bütün bunları nasıl kabule mecbursak, hayatın daha başka türlü bir çok cilvelerine de aynı tevekkülle katlanmaya mecburduk."
" Birbirimize her zamandan ziyade yakın olmamız lazım gelen bu anda neler söylüyorsun?"
"Hayır.Birbirimize her zamandan ziyade uzağız. Çünkü artık bir ümidim yok ki, bu sondu. Bir defa da bunu tecrübe edeyim dedim. Belki bu noksandı diye düşündüm, ama değil. İçimde hep o boşluk var, daha da büuümüş olarak. Ne yapalım? Kabahat sende değil,sana aşık değilim. Halbuki dünyada sana aşık olmam icap ettiğini, sana da aşık olmadıktan sonra hiç kimseyi sevemeyecegimi, bütün ümitlerimi terk etmek lazım geleceğini gayet iyi biliyorum. Fakat elimde değil. Demek ki, ben böyleyim, bunu olduğu gibi kabul etmekten başka çare yok.
Ne kadar isterdim, baska türlü olmayı ne kadar isterdim...
Raif... benim iyi kalpli dostum... Başka türlü olmayı senin kadar, hatta senden cok istediğime emin ol, ne yapayım? Ağzımda dğn akşamki içkilerin burukluğundan, sırtımda gittikçe artan ağrılardan baska hicbir sey hissetmiyorum."
ellerine saglik...super post
YanıtlaSil