Elias Canetti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Elias Canetti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mart 2008 Perşembe

Körleşme,Elias Canetti



Önce körlüğünü giyinmesi bitene dek uzattı. Sonra sonra yazı masasının yanına gözleri kapalı gitmeyi de başardı. Oraya gelene dek ardında kalan eşyaları görmediğinden, çalışmaya oturduğunda kafasının onlara takılması sakıncası da ortadan kalkıyordu. Yazı masasının başına geçer geçmez gözlerine özgürlüklerini geri veriyordu. Yine ışığa kavuşmuş olmanın sevinci, gözlerinin hareketlerine daha büyük bir kıvraklık kazandırıyordu. Belki de Kien'in büyük bir cömertlikle sunduğu dinlenme süresi, gözleri için güç kaynağı oluyordu. Bu arada Kien onları yalnızca verimli oldukları alanlarda, yani okuma ve yazmada kullanarak beklenmedik saldırılardan koruyordu. Gerek duyduğu kitapları raflardan gözü kapalı alıyordu. Başlangıçta kendisi de güldü bu şakayı andıran davranışlarına. Kaç kez elini yanlış kitaba atıp, gözleri kapalı ve her şeyden habersiz masasına geri döndüğü oldu. Ancak ondan sonradır ki elini sağ yanda aradığı kitabın üç cilt, ya da sol yanda aradığının bir cilt ötesine uzattığını, bazen de yanlışlıkla ta bir alttaki rafta dek kaydırdığını anladı. Ama bu gibi yanılgılara önem vermiyordu. Sabretmesini bilen bir insan olduğundan, ikinci bir kez yola koyulmasının hiçbir sakıncası yoktu. Ayrıca kitabı yerinden aldıktan sonra, henüz masasının yanına dönmeden adına, cilt sırtına şöyle belli belirsiz bir göz atma isteği duyması da pek ender karşılaştığı bir olay değildi. Böyle zamanlarda gözünü kırpıyor, fazla fazla gözünü bir an için bakmak istediği yere dikip, bunun hemen ardından yine kapatıveriyordu. Ama çoğunlukla kendini tutmayı başarıyor ve gözlerini açık tutmanın herhangi bir sakınca doğurmadığı yazı masasının başına gelene kadar bekleyebiliyordu.

27 Kasım 2007 Salı

Körleşme,Elias Canetti


"Düşmanın yer değiştirmelerle ne amaç güttüğünü biliyorum. İstediği, böylece varolanlar üzerindeki denetimimizi yitirmemizdir. El koyduğu bölgelere karşı harekete geçemeyeceğimize inanıyor ve böylece gerçek durumu bilmeyişimize güvenerek, daha savaş ilanından önce bazı üyelerimizi bize belli etmeden kaçırmayı planlıyor. Yüksek fidye alabilmek amacıyla bu işe en değerlilerinizden başlayacağından emin olabilirsiniz. Kaçırdıklarını arkadaşlarınıza karşı kullanmayı ise düşünmüyor. Çünkü neyin olanaksız olduğunu o da kestirebiliyor. Ne var ki savaşı sürdürebilmek için paraya, çok paraya gereksinmesi var. Şu anda varolan sözleşmelerse onun için değersiz birer kağıt parçasından ibaret.

"Vatanınızdan koparılıp yeryüzünün dört bir yanına saçılmak, birer köle gibi, değeri biçilen, ellenip yoklanan, alınıp satılan, kendisiyle tek söz edilmeyen, sesi ancak hizmetlerini yaptıkları sırada, o da yarım kulakla dinlenen, hiçbir zaman ruhlarına inilmeyen, sahip olunan, ama sevilmeyen, olduğu yerde çürümeye bırakılan, ya da alındığından fazlasına bir başkasına satılan, kullanılan, ama hiçbir zaman gerçek niteliğinin ne olduğu araştırılmayan köleler gibi yaşamak ister misiniz? O halde elinizi kolunuzu bağlayıp atın kendinizi düşmanın kucağına! Ama hala yürekliyseniz, soylu bir ruh taşıyorsanız, o zaman benimle birlikte kutsal savaşa katılmak üzere ayaklanın!

"Ey benim halkım, düşmanın gücünü gözünde büyütme! Onun harflerinin arasında ölüsü çıkana dek ezeceksin! Satırlarını başına balyoz gibi indireceksin; harflerini kurşun ağırlıklar gibi ayaklarına dolayacaksın. Cildin onun karşısında senin koruyucu zırhın olacak. Onu aldatabilmek için binlerce hileye, içine düşürmek için binlerce ağa, başına yağdırmak için binlerce yıldırıma sahipsin! Ey halkım, hiçbir zaman unutma ki gücün binlerce yılın büyüklüğünden ve bilgeliğinden beslenmektir!"

Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez

Ertesi sabah, Kızılderili Cataure'nin evden gitmiş olduğunu gördüler. İçinden bir ses, dünyanın öbür ucuna da gitse bu ölümcül hastalığı...