Ayrıca, günümüzde pek moda olan üçyüz, dört yüz adet küçük şiir kitabı yığın halinde çekmecenin dibindeydi. Bizim liseli kız, itiraf etmek gerek, bunları okumadığı gibi sayfalarını bile açmamıştı. Kitaplar ithaflarla bezenmişlerdi; bu ithaflarda ölçülü, dürüst, nesnel ve içtenlikli bir tonla, kızın şiirleri okuması ısrarla isteniyor, kız bunları okumaya zorlanıyor; kısa, özlü ve özentili terimlerle, okumadığı takdirde yerileceği; okursa, tersine, övüleceği bildiriliyordu; yine, okumadığı takdirde, aydınlar toplumundan atılmakla korkutuluyor; ozanın yalnızlığı, ozanın emeği, ozanın özel görevi, ozanın rolü, ozanın acısı, ozanın yürekliliği, ozanın yeteneği, ozanın ruhu dayanak olarak gösterilip okuması rica ediliyordu.
Ama işin en tuhaf yanı, bu kitaplarda da baldırlardan söz edilmemesiydi. Daha da tuhafı, bunların adlarında bile baldır sözcüğü hiç geçmiyordu. Adları yalnızca şöyleydi: Soluk Şafaklar ve Sökmek Üzere Olan Şafaklar; Yeni Tanyeri ve Tanyeri Yeni; Savaş Çağı ve Çağın Savaşı; Cansıkıcı Çağ ve Genç Çağ; Uyanık Gençlik ve Gençlik Uyanık; Savaşçı Gençlik ve Yürüyen Gençlik; Ayakta Gençlik ve Merhaba Gençler; Gençliğin Acısı ve Gençliğin Gözleri ve Gençliğin Dudakları; Yeni İlkyaz ve Benim İlkyazım; İlkyaz ve Ben; İlkyaz Kasırgası ve Makinelitüfek Ateşi; Kılıçlar ve Semaforlar, Antenler, Pervaneler ve Öpücüğüm, Okşayışım, Bitkinliklerim; Gözlerim ve Dudaklarım (baldırlardan hiç söz yok). Tümü şiir biçimindeydi; sanatsal yarım uyaklı ya da yarım uyaksızdı; cesurca eğretilemeler içeriyordu ya da kulağa oldukça hoş gelen bir dille yazılmışlardı... Ama neredeyse baldır sözü yoktu; çok az, normalden daha az geçiyordu. Yazarlar ustalıkla, beceriklilikle Güzellik, Sanatın Yetkinliği, Yapıtların İç Mantığı, Derneklerin Kaçınılmaz Gerekliliği ya da Sınıf Bilinci, Savaşım, Güzel Yarınlar gibi bu tür objektif ve baldır karşıtı ögelerin arkasına sığınmışlardı. Ne var ki çok açık seçikti bu şiirler; karışık, güç ve kesinlikle yararsız sanat anlayışları içinde bir tür şifreli mesaj oluşturuyorlardı ve bu zayıf nahif, küçük hayalcileri bu kadar garip, anlaşılmaz şeyler yazmaya iten güçlü bir neden vardı. İyice düşünüp taşındıktan sonra aşağıdaki kıtayı anlaşılır bir dile çevirmeyi başardım:
ŞİİR
Ufuklar şişeler gibi patlıyor
Yeşil bir leke bulutların altında kabarıyor
Çamların gölgesine geri dönüp-
oradan
o doymaz ağzımla
günlük ilkyazımı içime çekiyorum.
BENİM ÇEVİRİM
Baldırlar, baldırlar, baldırlar, baldırlar,
Baldırlar, baldırlar, baldırlar, baldırlar, baldırlar, baldırlar
Baldırlar, baldırlar, baldırlar, baldırlar,
baldır
baldır, baldır, baldır
baldırlar, baldırlar, baldırlar, baldırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder