Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Orhan Pamuk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Veba Geceleri-Orhan Pamuk

  Durup dururken her zamanki eski güzel hayatlarının sona erdiğini hatta ölebileceklerini kimse kabul etmek istemez.Hatta rahatını bozan kanıtlara direnir, ölümleri inkâr eder, ölenlere kızar. İnsan felaketin daha büyümeyeceğine, en sonunda bütün salgınlar gibi bunun da sönüp gideceğine, kimsenin görmediği bir köşede, hiç dışarı çıkmadan bir süre oturup beklerse başına bir şey gelmeyeceğine kendini inandırabilirdi. İnsanın salgının daha da şiddetlendiği gerçeğini kafasında sürekli tutup hayata devam etmesi çok zor olduğu için kişi kendiliğinden bir yalan uyduruyor ve geçici de olsa biraz umutlanabiliyordu.  Bazı sabahlar bir mahalledeki ölü sayısının düşmesinden, hastalığın gerilediğine ilişkin bir başka yalan uyduruyorlar, sonra da bu yalana kendileri inanıyorlardı. Bir süre sonra kendilerine umut verecek yeni bir yalan uydurmaları gerekiyordu.

Kafamda Bir Tuhaflık-Orhan Pamuk

“Kafamda bir tuhaflık var," dedi Mevlüt. "Ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi."  "Ben yanındayken bir daha asla öyle hissetmeyeceksin," dedi Rayiha anaç bir tavırla. Mevlüt, çayhanenin camlarında yansıyan Rayiha'nın hayalinin kendisine şefkatle sokulduğunu görüp bu anı hiç unutamayacağını anladı.  "Ben bu alemde en çok Rayiha'yı sevdim", dedi Mevlüt kendi kendine...

Kar Orhan Pamuk

"Yanımdan ayrılmanı hiç istemiyorum," dedi Ka İpek'e, "Çünkü sana çok fena aşık oldum." "Beni tanımıyorsun bile," dedi İpek. "İki tür erkek vardır," dedi Ka eğitici bir havayla. "Birincisi, aşık olmadan önce kızın nasıl sandviç yediğini, saçlarını nasıl taradığını, hangi saçmalıkları dert edindiğini, babasına neden kızdığını, onun hakkında anlatılan diğer hikaye ve efsaneleri bilmelidir. İkincisi ise, ki ben onlardanım, kız hakkında pek az şey bilmelidir ki aşık olsun." "Yani bana hiç tanımadığın için mi aşıksın? Gerçekten aşk mıdır sence bu?" "İnsanın her şeyini vereceği aşk böyle olur," dedi Ka.

Boğazın Suları Çekildiği Zaman,Kara Kitap, Orhan Pamuk

Boğaz'ın sularının çekilmekte olduğunu farkettiniz mi? Sanmıyorum. Bayram şenliğine çıkmış çocukların keyfi ve heyecanıyla birbirimizi öldürdüğümüz bugünlerde hangimiz bir şey okuyup dünyadan haberdar oluyor ki? Köşe yazarlarımızı bile, dirsekleştiğimiz vapur iskelelerinde, kucak kucağa yuvarlandığımız otobüs sahanlıklarında, harflerin tir tir titrediği dolmuş koltuklarında yarım yamalak okuyoruz. Ben haberi bir fransız jeoloji dergisinde okudum. Besbelli, kısa bir zaman sonra, bir zamanlar 'boğaz' dediğimiz o cennet yer, kara çamurla sıvalı kalyon leşlerinin, parlak dişlerini gösteren hayaletler gibi parladığı bir zifiri bataklığa dönüşecek. Sıcak bir yaz sonunda ise, bu bataklığın , küçük bir kasabayı sulayan alçakgönüllü bir derenin tabanı gibi yer yer kuruyup çamurlaşacağını, hatta binlerce geniş borudan şelaleler gibi gibi gürül gürül akan lağımların suladığı yamaçlarda otların ve papatyaların yeşereceğini tahmin etmek zor değil. Kızkule'sinin bir tepenin üstünde k

Masumiyet Müzesi

Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum… “geri dönerken mutluluğun sahile vuran dev bir dalga gibi ağır çekimle içimde büyüdüğünü,bütün geleceğime bir zafer duygusuyla vurmak üzere olduğunu derinden hissettim....katıksız mutluluğun bu dünyada ancak bir başkasına sarılarak ve şimdi elde edileceğine kesinlikle inanmasaydım,hayatımın en mutlu anı olarak işte bu anı göstermek isterdim.” “mutluluk insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca.” "her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir ama sonra yalnızca aptallar mutlu olur. nasıl izah edeceğiz bunu?" "aşk nedir?" "neymiş?" "aşk, füsun'un karayolları, kaldırımlar, evler, bahçeler ve odalarda gezinirken ve çay bahçelerinde, lokantalarda ve akşam yemeği sofrasında otururken, ona bakan kemal'in duyduğu bağlılık duygusuna verilen addır." "hmmm... güzel cevap" derdi füsun. "beni görmediğin zaman aşk olmuyor mu?" "o zam

Yeni Hayat, Orhan Pamuk

"Bir yolculuk vardı, hep vardı, her şey bir yolculuktu. Bu yolculukta beni hep izleyen, en olmadık yerde karşıma çıkıverecekmiş gibi yapan, sonra kaybolan, kaybolduğu için de kendini aratan bir bakış gördüm; suçtan günahtan çoktan arınmış yumuşak bir bakış... Ben o bakış olabilmek isterdim. O bakışın gördüğü dünyada olmak isterdim. O kadar çok istedim ki bunları, o dünyada yaşadığıma inanasım geldi. Hayır, inanmaya bile gerek yoktu; orada yaşıyordum ben." ... Bir cep saatiydi, ama mutlu olduğum zamanı anlıyordu ve o zaman kendiliğinden duruyordu ve o vakit mutluluğun da sonsuza kadar uzuyordu. Mutlu olmadığın vakit saatin akrebiyle yelkovanı telaşla koşarlar ve sen de, aman zaman ne çabuk geçmiş derdin o vakit ve dertlerin de göz açıp kapayıncaya kadar geçerdi. Sonra gece, sen saatin yanıbaşında huzurla uyurken, kendiliğinden zamanın artısını eksisini ayarlardı...ve sabah hiçbir şey olmamış gibi, herkesle birlikte kalkardın." ... Hani çocuklara sorarlar ya, niye ağlıyors

Hepimiz Onu Bekliyoruz - Kara Kitap,Orhan Pamuk

Hepimiz O'nu bekliyoruz. Hepimiz yüzyıllardır O'nu bekliyoruz. Bazılarımız, Galata köprüsü üzerindeki kalabalıktan bunalıp Haliç'in kurşuni mavi sularına kederle bakarken; bazılarımız, Surdibi'ndeki iki göz odayı bir türlü ısıtmayan sobaya odun atarken; bazılarımız, Cihangir'in arka sokağındaki Rum apartmanının o hiç bitmeyen merdivenlerini çıkarken; bazılarımız ücra bir Anadolu kasabasında, meyhanede arkadaşlarla buluşma saati gelsin diye, İstanbul gazetesindeki bulmacayı çözerken; bazılarımız da, o gazetede sözü edilen ve resmi basılan uçaklara binmeyi, aydınlık salonlara girmeyi, güzel gövdelere sarılabilmeyi hayal ederken, O'nu bekliyoruz. Ellerimizde yüz kere okunmuş gazetelerden katlanmış kese kağıtları, en ucuz plastikle yapıldığı için, içindeki elmaları da sentetik bir kokuyla kokutan plastik torbalar, avuç içlerimizde ve parmaklarımızda morumsu izler bırakan pazar fileleri, çamurlu kaldırımlarda hüzünle yürürken de O'nu bekliyoruz. Cumartesi akşamla