Tanımlar saatlere , günlere göre değişiyor ama taşıdıkları anlam az çok belli:Yaşamanın, harekete geçmenin bir şey yapmanın pek sana göre olmadığını hissediyorsun;sadece sürüp gitmek istiyorsun , sadece bekleyişi ve unutuşu istiyorsun.
Modern yaşam bu tür eğilimleri pek hoş karşılamaz. Çevrende her zaman eyleme , büyük tasarılara, coşkuya ayrıcalık tanındığını gördün: öne atılan adam, gözlerini ufka dikmiş adam, dimdik ileriye bakan adam , başarıya koşan adam…
Pırıl pırıl bakış, kararlı çene , kendinden emin yürüyüş, karın içeride. Kararlılık, girişkenlik, ses getiren hareket ve zafer , son derece örnek bir yaşamın son derece berrak yolunu gösterir , yaşam mücadelesinin pek saygıdeğer resimlerini çizerler. Yerinde sayanların ve batağa saplananların düşlerini süsleyen pek kıymetli yalanlar , ihmal edilen ve görünmeyenlerin yitik hayalleri… Ama sen hiçbir şeyi dışlamıyor ve reddetmiyorsun. Sadece ilerlemekten vazgeçtin ama zaten ilerlemiyordun ki, sadece yeniden yola çıkmıyorsun, vardın sen , daha uzağa gidip de ne yapacaksın ?
Yaşam denen bu kazan,bu fırın, kışkırtma , tembih, coşkunluk,bu bitmek bilmeyen baskı ortamı, sonsuz üretme , ezme , yutma, engelleri aşma,durmadan ve yeniden başlama makinesi, senin değersiz varoluşunun her gününü , her saatini yönetmek isteyen bu yumuşak dehşet. Yaşadım mı diyorsun? Bu çizilmiş yolda her şey söylendi, çoktan bitti…