Önce körlüğünü giyinmesi bitene dek uzattı. Sonra sonra yazı masasının yanına gözleri kapalı gitmeyi de başardı. Oraya gelene dek ardında kalan eşyaları görmediğinden, çalışmaya oturduğunda kafasının onlara takılması sakıncası da ortadan kalkıyordu. Yazı masasının başına geçer geçmez gözlerine özgürlüklerini geri veriyordu. Yine ışığa kavuşmuş olmanın sevinci, gözlerinin hareketlerine daha büyük bir kıvraklık kazandırıyordu. Belki de Kien'in büyük bir cömertlikle sunduğu dinlenme süresi, gözleri için güç kaynağı oluyordu. Bu arada Kien onları yalnızca verimli oldukları alanlarda, yani okuma ve yazmada kullanarak beklenmedik saldırılardan koruyordu. Gerek duyduğu kitapları raflardan gözü kapalı alıyordu. Başlangıçta kendisi de güldü bu şakayı andıran davranışlarına. Kaç kez elini yanlış kitaba atıp, gözleri kapalı ve her şeyden habersiz masasına geri döndüğü oldu. Ancak ondan sonradır ki elini sağ yanda aradığı kitabın üç cilt, ya da sol yanda aradığının bir cilt ötesine uzattığını, bazen de yanlışlıkla ta bir alttaki rafta dek kaydırdığını anladı. Ama bu gibi yanılgılara önem vermiyordu. Sabretmesini bilen bir insan olduğundan, ikinci bir kez yola koyulmasının hiçbir sakıncası yoktu. Ayrıca kitabı yerinden aldıktan sonra, henüz masasının yanına dönmeden adına, cilt sırtına şöyle belli belirsiz bir göz atma isteği duyması da pek ender karşılaştığı bir olay değildi. Böyle zamanlarda gözünü kırpıyor, fazla fazla gözünü bir an için bakmak istediği yere dikip, bunun hemen ardından yine kapatıveriyordu. Ama çoğunlukla kendini tutmayı başarıyor ve gözlerini açık tutmanın herhangi bir sakınca doğurmadığı yazı masasının başına gelene kadar bekleyebiliyordu.
Okuduğum kitaplardan, altı çizilesi satırlar...
20 Mart 2008 Perşembe
Körleşme,Elias Canetti
Önce körlüğünü giyinmesi bitene dek uzattı. Sonra sonra yazı masasının yanına gözleri kapalı gitmeyi de başardı. Oraya gelene dek ardında kalan eşyaları görmediğinden, çalışmaya oturduğunda kafasının onlara takılması sakıncası da ortadan kalkıyordu. Yazı masasının başına geçer geçmez gözlerine özgürlüklerini geri veriyordu. Yine ışığa kavuşmuş olmanın sevinci, gözlerinin hareketlerine daha büyük bir kıvraklık kazandırıyordu. Belki de Kien'in büyük bir cömertlikle sunduğu dinlenme süresi, gözleri için güç kaynağı oluyordu. Bu arada Kien onları yalnızca verimli oldukları alanlarda, yani okuma ve yazmada kullanarak beklenmedik saldırılardan koruyordu. Gerek duyduğu kitapları raflardan gözü kapalı alıyordu. Başlangıçta kendisi de güldü bu şakayı andıran davranışlarına. Kaç kez elini yanlış kitaba atıp, gözleri kapalı ve her şeyden habersiz masasına geri döndüğü oldu. Ancak ondan sonradır ki elini sağ yanda aradığı kitabın üç cilt, ya da sol yanda aradığının bir cilt ötesine uzattığını, bazen de yanlışlıkla ta bir alttaki rafta dek kaydırdığını anladı. Ama bu gibi yanılgılara önem vermiyordu. Sabretmesini bilen bir insan olduğundan, ikinci bir kez yola koyulmasının hiçbir sakıncası yoktu. Ayrıca kitabı yerinden aldıktan sonra, henüz masasının yanına dönmeden adına, cilt sırtına şöyle belli belirsiz bir göz atma isteği duyması da pek ender karşılaştığı bir olay değildi. Böyle zamanlarda gözünü kırpıyor, fazla fazla gözünü bir an için bakmak istediği yere dikip, bunun hemen ardından yine kapatıveriyordu. Ama çoğunlukla kendini tutmayı başarıyor ve gözlerini açık tutmanın herhangi bir sakınca doğurmadığı yazı masasının başına gelene kadar bekleyebiliyordu.
Niteliksiz Adam, Robert Musil
Gelgelelim Kont Leinsdorf bunca akıllı davranırken, bir noktayı düşünmemişti. Çünkü bizim için gerekli olan Doğru'yu tek gören, kendisi değildi; başka sayısız insan da o Doğru'yu sahiplenme savındaydı. Bu, neredeyse daha önce değinilen ve insanın henüz daha karşılaştırmalar yaptığı konumun sertleşme noktası olarak adlandırılabilir. Günün birinde bu benzetmelerden alınan zevk de uçup gider, ve içlerinde asla doyuma ulaşmamış düşlerden oluşma bir dağarcık kalan insanların çoğu, kendilerine bir nokta yaratıp sanki o noktadan onlara vaat edilmiş bir dünya başlamak zorundaymışçasına, bakışlarını gizliden bu noktaya diker. Ekselansları, gazete haberlerini gönderdikten çok kısa bir zaman sonra, parası olmayan bütün insanların buna karşılık içlerinde nahoş birer bağnaz kimliği barındırdığına inanmıştı. İnsanoğlunun içinde barındırdığı bu önyargılı insan-içinde-insan, sabahları onunla birlikte büroya gider ve dünyanın gidişatı karşısında herhangi bir biçimde protestoda bulunmayı başaramaz, buna karşılık yaşadığı sürece gözlerini artık gizli bir noktadan ayıramaz; kurtarıcısını tanımayan dünyanın tüm bahtsızlığı apaçık o noktadan kaynaklansa da, bu noktanın ayırtına o insandan başka kimse varmak istemez. Bir kişinin denge merkezinin dünyanın denge merkeziyle kesiştiği, bu türden saptanmış noktalar, örneğin basit bit hareketle kapanabilen bir tükürük hokkasıdır, içine gelişigüzel bıçak sokulan ve önlemi alınmasa insanlığı kırıp geçirecek olan veremin yayılmasını bir çırpıda önleyebilecek olan tuzlukların lokantalardan kaldırılmasıdır, eşsiz zaman tasarrufu sayesinde toplumsal sorunu da çözecek olan Öhl steno sisteminin yürürlüğe konmasıdır, ya da doğaya uygun, dört bir yana hakim olan yıkımı durduran bir yaşam biçiminden yana çıkılmasıdır, fakat bunun yanı sıra da gökyüzündeki hareketlerle ilgili metafizik bir kuramdır, yönetim mekanizmasının yalınlaştırılmasıdır ve cinsel yaşamda gerçekleştirilecek bir reformdur. Koşullar elverdiğinde, insan günün birinde kendi noktası üzerine bir kitap, bir broşür ya da en azından bir gazete makalesi kaleme alarak ve böylece protestosunu bir ölçüde insanlığın dosyalarına kaydettirerek kendi kendisine yardımcı olur; bu, kimse tarafından okunmasa bile son derece huzur vericidir, ama yazılanlar genellikle bazılarını çeker ve bu kişiler yazara yeni bir Kopernikus olduğu konusunda güvence verip, ardından da kendilerini anlaşılamamış Newton'lar olarak tanıtırlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez
Ertesi sabah, Kızılderili Cataure'nin evden gitmiş olduğunu gördüler. İçinden bir ses, dünyanın öbür ucuna da gitse bu ölümcül hastalığı...
-
Evet bu yüzden, yorgunluğumu anlatamıyorum kimseye Olric. Yakınmalarımda ince bir alay görüyorlar. Bu inceliği bana yakıştıranlar tabii cahi...
-
Mme Darbedat parmaklarının arasında bir lokum tutuyordu. Lokumu sakına sakına dudaklarına yaklaştırdı, lokumun bulandığı pudra şekeri tozlar...
-
Ertesi sabah, Kızılderili Cataure'nin evden gitmiş olduğunu gördüler. İçinden bir ses, dünyanın öbür ucuna da gitse bu ölümcül hastalığı...