Chuck Palahniuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Chuck Palahniuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Temmuz 2010 Salı

Gösteri Peygamberi Chuck Palahniuk


"İnsanlar hayatlarının kurtulmasını istemiyorlar. Hiçkimse sorunlarının çözülmesini istemiyor. Dramlarının,önemsiz meselerinin, hikayelerinin çözümlenmesini, pisliklerinin temizlenmesini istemiyorlar.
Çünkü geriye ne kalacağını biliyorlar; Büyük ve korkunç bir bilinmeyen..."

"Hiçliğe yapacağımız iniş başlamıştır,lütfen kemerlerinizi bağlayın.."

"Banyoda traş bıçakları var,içebileceğim iyot var,yutabileceğim uyku hapları var. Seçim meselesi, yaşa ya da öl! Aldığımız her nefes bir seçim, geçen her dakika bir seçim,olmak ya da olmamak.
Kendinizi merdivenden atmadığınız her an bir seçimdir,arabanızı duvara çarpmadığınız her an hayata yeniden başlıyorsunuz."

"Eğer kimse izlemiyorsa herhangi bir şey yapmanın çok anlamsız olduğunun farkına varıyor insan."

"Çarmıha gerilme sırasında izleyici sayısı düşük olsaydı, olayı başka bir zamana ertelerler miydi, diye düşünmeden edemiyorum.Mesela İsa mesih, kendisini kimsenin izlemediği, kimsenin ona işkence etmediği ve başında ağlayıp sızlamadığı bir kodeste can verseydi acaba bizi kurtarabilir miydi? Saygısızlık gibi olmasın ama, kurtarabilir miydi? Ormandaki bir ağacın devrilişini kimsenin duymaması gibi, İsa'nın çektiği acılara da kimse şahit olmasaydı, kurtulur muyduk?"

10 Nisan 2010 Cumartesi

Gösteri Peygamberi Chuck Palahniuk

Bu ömür boyu sahip olduğum altı yüz kırk birinci balık. Tanrı'nın yarattığı başka bir canlıya bakmayı ve sevmeyi öğrenmem için ailem yıllar önce ilk balığımı almıştı. Sahip olduğum altı yüz kırk balıktan sonra öğrendiğim tek şey, insanın sevdiği her şeyin bir gün öleceği oldu. O özel kişiyle karşılaştığın ilk anda, onun bir gün ölüp toprağın altına gireceğine emin olabilirsin...
...
Kızın biri arayıp ''ölmek insanın canını çok yakar mı?'' diye soruyor.
Bak tatlım, diyorum, evet yakar ama yaşamaya devam etmek çok daha fazla acıtır...
...
Artık hayatımın gerçekten bir anlamı kalmadı, özgürüm..
...
Sıradan insanlarla aynı problemlere sahipseniz, ağzınız aynı şekilde kokuyorsa ve saçlarınız karman çorman, parmaklarınızda şeytan tırnakları varsa, hiç kimse size tapmak istemez.Sıradan insanların sahip olamadığı şeylere sahip olmak zorundasınız.onların başarısız olduğu alanlarda, siz sonuna kadar gidebilmelisiniz.insanların olmaya korktukları şey olursanız, onların hayranlığını kazanırsınız.
...
İnsanlar hayatlarının kurtulmasını istemiyorlar. Hiç kimse sorunlarının çözülmesini istemiyor,dramlarının, önemsiz meselelerinin , hikayelerinin çözümlenmesini, piliklerinin temizlenmesini istemiyorlar. Çünkü geriye ne kalacağını biliyorlar, Büyük ve korkunç bir bilinmeyen.

17 Ocak 2008 Perşembe

Dövüş Kulübü Chuck Palahniuk


"Güçlü kadın ve erkeklerin oluşturduğu bir sınıf var ve bunlar hayatlarını bir şeye feda etmek istiyorlar. Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar, neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için."
"Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı, ama bizim de bir savaşımız var. Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz. Büyük buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.
"Onları köleleştirerek, bu insanlara özgürlüğün ne demek olduğunu göstermek zorundayız. Onları korkutarak, cesaretin ne olduğunu göstermek zorundayız.
"Napolyon, bir kurdele parçası uğruna hayatlarını feda edecek insanlar yaratabilmekle övünürdü.
"Düşün: Bir grev başlatıyoruz ve dünyadaki servet dağılımı yeniden düzenlenene dek hiç kimse çalışmıyor."
"Rockefeller Merkezi'nin etrafındaki yıkıntıların arasında, rutubetli kanyonların içinde koşturarak geyik avladığını düşün."
"İşinle ilgili söylediğin şey," diyor tamirci, "o konuda ciddi miydin?
Evet, ciddiydim.
"İşte bu gece bu yüzden yoldayız," diyor.
Biz bir grup avcıyız ve yağ avlayacağız.
Biz tıbbi atık alanına gidiyoruz.
Tıbbi atıkların yakıldığı fırına gidiyoruz. Orada, kullanılmış ameliyat maskelerinin ve gazlı bezlerin, on yıllık tümörlerin, damar içi tüplerin ve kullanılmış şırıngaların, bütün bu korkunç, korkunç şeylerin, kan örneklerinin ve kesilip alınmış organ parçalarının arasında, kamyonla bile gitsek bir gecede taşıyıp götüremeyeceğimiz kadar çok para bulacağız.
Altımızdaki Corniche'i ağzına dek doldurmaya yetecek kadar para bulacağız.
"Yağ," diyor tamirci çocuk. "Amerika'nın en zengin kalçalarından emilmiş yağ. Dünyanın en zengin, en şişko kalçalarından."
Hedefimiz, emilmiş yağla dolu o koca kırmızı torbaları Paper Street'e taşımak ve çamaşır sodası ve biberiye ile karıştırarak, gerisin geriye aynı insanlara, o yağı aldırmak için para ödemiş insanlara satmak. Kalıp başına yirmi dolardan, onu almaya gücü yetecek başka kimse yok.
"Dünyanın en zengin, en kıvamlı yağı, toprağın yağı," diyor tamirci çocuk. "Bu da bu geceye bir çeşit Robin Hood tadı katıyor."
Yerde küçük balmumu ateşleri cızırdıyor.
"Hazır gitmişken," diyor tamirci, "o hepatit mikropları için de biraz bakınmamız gerekiyor."

12 Ocak 2007 Cuma

Dövüş Kulübü Chuck Palahniuk


..Binlerce yıldır insanoğlu bu gezegendeki her şeyin içine etmiş, her şeyi boka çevirmişti ve şimdi tarih benden herkesin pisliğini temizlememi bekliyordu.Boş konserve kutularını suyla çalkalamalı ve yassıltmalıydım. Kullandığım her benzin damlasının hesabını vermeliydim.

Ayrıca nükleer atıkların, gömülmüş mazot tanklarının ve ben doğmadan bir kuşak önce atılmış çöplerin oluşturduğu zehirli yığınların faturasını üstlenmek zorundaydım.

...Dünyadan tarihini söküp atmak istiyorduk.

Paper Street'teki evde kahvaltı etmekteyken, Bir düşün dedi Tyler, unutulmuş golf sahasının on beşinci bölgesinde turp ve patates ekiyorsun.
Rockefeller Merkezi'nin etrafındaki yıkıntıların arasında, rutubetli kanyonların içinde koşturarak geyik avlıyorsun. Seattle'daki gözlem kulesinin kırk beş derecelik açıyla yan yatmış iskeletinin yanı başında istiridye topluyorsun. Gökdelenlerin cephelerini dev totem maskeleriyle ve Polinezya yerlilerinin korkunç suratlı tanrılarıyla süslüyoruz.

Geri dönüştürme, sürat limitleri, hepsi palavra dedi Tyler. Ölüm döşeğinde sigarayı bırakmaya benziyor bunlar.

Dünyayı kurtaracak bir şey varsa o da kargaşa projesi olacaktı. Kültürel bir buzul çağı. Vaktinden önce başlatılmış bir karanlık çağ. Kargaşa projesi sayesinde insanlık, dünyanın kendisini toparlamasına yetecek bir süre boyunca eylemsizliğe mahkum olacaktı.

...Bir düşün. dedi Tyler. Mağaza vitrinlerinin yanından geçerek geyiklerin izini sürüyorsun. Askılar dolusu şık elbise ve smokin oldukları yerde küflenip kokuşuyor. Ömrünün geri kalanı boyunca deri giysiler giyiyor ve Sears kulesi'ni sarmalayan sarmaşıklara tutunarak yukarı tırmanıyorsun. Fasulye filizine tırmanan masal çocuğu gibi o azgın nemli bitki örtüsü içinden kendine yol açarak tepeye çıkıyorsun. Ve hava o kadar temiz ki, aşağı baktığında, ağustos sıcağında yüzlerce kilometre uzanıp giden terk edilmiş sekiz şeritlik dev bir otoyolun boş emniyet şeridine geyik eti seren ve mısır öğüten minicik insanlar görüyorsun.

Medeniyetin tasfiyesi. Derhal ve hemen.

Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez

Ertesi sabah, Kızılderili Cataure'nin evden gitmiş olduğunu gördüler. İçinden bir ses, dünyanın öbür ucuna da gitse bu ölümcül hastalığı...